----MALATYA RAP İMPARATORLUGU----
  SANDIKLI
 

 

SANDIKLI GELENEKLERİ:

Görgü ve eğitim yoluyla kuşaktan kuşağa geçen ve zaman içinde genel olarak kabul edilip topluluk üyeleri arasında ortak ve sağlam bağların meydana gelmesine neden olan düşünceler , öğretiler , alışkanlıklar ve inançlar bütünü olan gelenek , Sandıklı halkında da çok değişik yönleriyle hâlâ devam etmektedir. Süregelen geleneklerden belli başlı olanları sayarsak ;
  1- Ramazan ayı ve davetleri
  2- Arife günü kabir ziyareti
  3- Bayram ziyaretleri
  4- Bayram davetleri
  5- Doğum
  6- Diş duzlaması
  7- Sünnet düğünü
  8- Gelin cumasıdır. 

 

 

Sandıklı ve çevresi
Sandıklı ve çevresi

Akdağ
Akdağ'da Arı kayalıkları

Akdağ
Akdağ'da bahar

Akdağ'da Akçay
Akdağ Kanyonu'na doğru akan Akçay

Ahır Dağı
Ahır Dağı

Ahır Dağı
Ahır Dağı'nda Bahar

Kumaları Dağı Etekleri
Kumalar Dağı eteklerinde

Başören Köyü
Kumalar Dağı'nda Başaören Köyü

Sandıklı ovasında sulama
Verimli topraklarıyla Sandıklı Ovası 

Akdağ'da Akçay




Akdağ'da Akçay

Akdağ'da Akçay

JEOLOJİK YAPISI:

Genel olarak bölge toprakları tetkike değer bir bünye göstermektedir. Denizli bölgesinde dahil olmak üzere bu yöre Aristokles zamanından beri Katakekavmene-"yanmış memleket" adıyla anılmaktadır. Bunun sebebi bölgenin batı kısımlarındaki suların sinter yapıp toprak üzerinde kireçlerini bırakmalarıdır. Buna güzel bir örnek PAMUKKALE verilir.

Sandıklı bölgesinde 3 tip toprak görülür. Bunlar; alüvyon topraklar, kahverengi topraklar ve iç ve dış püskürük kayalar üzerindeki

Ovalar tamamıyla açıktır. Buralarda dikenli bitkiler görülür. Akarsuların kenarlarında söğüt ve kavak ağaçları görünür. Sandıklı'nın bitki örtüsü ormanlardır. Ormanların en büyük düşmanları dağ keçileridir. Yazın Kumalar yaylasına göç eden Yörüklerin sayısız keçi sürülerine sahip oldukları düşünülürse tehlikenin büyüklüğü anlaşılır. Son yıllarda ağaç dikimine önem verilerek ormanlar genişletilmeye başlanmıştır.

topraklar.

SANDIKLI'NIN COĞRAFİ KONUMU:

Afyon iline bağlı ilçe olan Sandıklı, Ege bölgesinin İç Batı Anadolu bölümünde, Antalya-Ankara karayolu üzerinde yer alır. İlçemiz, doğusundaki Kumalar dağı eteğinde kurulmuştur. Sandıklı, 29° 50' - 30° 30' Doğu meridyeni ile 38° 15' - 38° 45' Kuzey paralelleri arasındaki coğrafi konumda yer alır. Yüzölçümü ise 1036 km².dir. Topraklarını, doğuda aynı ilin Şuhut, Güneyde Kızılören ve Dinar, Denizli ilinin Çivril, Uşak ilinin Sivaslı, aynı ilin Hocalar, Kuzeyde ise Afyon'un Sincanlı ve merkez ilçeleri çevirir.

SANDIKLI'NIN DAĞLARI:

Sandıklı'nın dört bir yanı dağlarla çevrilidir. Kuzeyinde Ahır dağları, batısında Burkaz dağları, güneyinde Akdağ, doğusunda da Kumalar dağları bulunur.

Ahır Dağları: İlçenin Kuzey sınırını oluşturan bu dağlar üçüncü zamanın genç dağlarıdır. Sincanlı ve Sandıklı ilçeleri arasında uzanır. Uşak ilinin Banaz ilçeleri sınırlarını da kaplar. İki yüzü de çam ormanlıkları ile kaplıdır. En yüksek tepesi Tazlar ve Yağcı damları arasında olup 1981 metredir. Güney taraflarında devlethan köyü yakınında bol amyant damarlarına rastlanır. Ayrıca rezervi 10 bin ton civarında olan linyit kömürü damarları Afyon Karacaören köyü yakınlarındadır. Barındırdığı artezyen kaynakları çevre ovaları besler.

Burkaz Dağı: Akdağ'ın kuzuy batısına doğru uzanan dağ, Hocalar, Banaz ve Sivaslı ilçeleri arasında ve Küfü çayı ile Ahat suyu arasında yayılmış ormanlık bir dağdır. En yüksek yeri Burgaz (Burkaz) köyü yakınlarıdır ve 1990 metredir. Batı yüzü palamutluk olup, amyant damarları vardır.

Akdağ: Sandıklı, Kızılören, Dinar ve Çivril ilçeleri arasında bulunan Akdağ, ormanlık ve bölgenin en yüksek dağıdır. 2449 ve 2345 metre yükseklikte iki tepeyi ihtiva eden Akdağ'da Sorkun kasabası yakınlarında bakır madenine rastlanmıştır. Batıya Küfü çayı - Düzbel ve Duruca su yolu ile geçit verir. Güney yüzü dik, kuzey yüzü meyillidir. Kuzey yüzünde Kocayayla vardır. Kalkerin bol olduğu yerlerde antik mermer ocaklarına rastlanmıştır.

Kumalar Dağları: Sandıklı'nın doğu sınırını kaplayan dağ, kuzeyden güneye dağ silsileleri şeklinde uzanır. Kumalar dağının en yüksek tepesi 2250 m.yi bulan Göktepe'dir. Keçiborlu sınırına doğru kükürt damarlarına ihtiva ettiği için kuzey kısmına Kükürt dağı denmektedir.Kumalar dağının doğusunda bakır, güney kısmında krom çıkarılmaktadır. Üzerinde bir çok yaylalar vardır. Bunlardan 2000 m. yükseklikte Dadak ile 2300 m. yükseklikte Başören yaylaları önemlidir.

OVALARI:

İlçe ovaları genellikle düz alanlardır. Halk bu düzlüklere tarım ve hayvancılıkla uğraşır. Ahır ve Kumalar dağlarından Akdağ'a doğru ilçe toprakları yüksekliğini kaybeder. Örneğin; deniz seviyesinden 1070 m. yükseklikte olan ilçe merkezden güneybatıya gidilerek Ekinovada yükseklik 1050 m.ye, Alamescit'te 1010 m.ye, Karasandıklı'da 1006 m.ye, Dodurga'da 949 m.ye ve Saltık'da 930 m.ye düşer. Sandıklı ovasının iç kısmı biraz dalgalıdır. Sandıklı yöresinde başlıca 4 ova vardır. Bunlar; Kusura ovası 1090 m., Saltık ovası 930 m., Sandıklı ovası 1070 m. ve Karasandıklı ovası 1006 m. deniz seviyesinden yüksektedirler. Sandıklı ovasının ortasından Kûfi çayı geçer. Daha ileride Hamam çayı ve Beylik deresi ile birleşip, Dinar ovasını sulayarak Büyük Menderes sularına karışır.

DOĞAL BİTKİ ÖRTÜSÜ :

İklim koşulları içinde doğal bitki örtüsü de yüksekliğe bağlı olarak dağılmıştır. Az bir alana yayılmış olan orman örtüsü, ilçenin sınırlarını oluşturan dağların üzerini kaplamıştır. İlçede yaklaşık olarak 23500 hektar çam , 5000 hektarda meşelik orman bulunur. İğne Yapraklı Ağaç Türü olarak; karaçam, kızılçam, sarıçam ve akçam ile kokar ardıç, boz ardıç, Finike ardıcı ve bodur ardıcı bulunur. Yayvan yapraklı ağaç türü olarak; palmut, meşe, kızılağaç, karaağaç, akağaç, dişbudak, ve sığla ağacına rastlanmaktadır. Maki florası cinsinden kısa ağaçlara rastlanmaktadır.

İKLİMİ:

Sandıklı ilçesinin sıcak ve oldukça kurak yazları, soğuk kışları ile dikkat çeken bir iklimi vardır. Bu iklimi oluşturan neden, Sandıklı'nın İç Batı Anadolu eşiğinde olmasıdır. Sandıklı, Ege ve Akdeniz'e olan uzaklığı ile karasal iklime sahiptir. Ortalama sıcaklık Ocak ayında -3, Temmuz ayında +23 derecedir.

İlçede poyraz, lodos ve batı rüzgarı hüküm sürer.
POYRAZ:Doğudan gelene halk poyraz der.Kuzeydoğudan esen yele de kurupoyraz der. Poyraz hasatta bulunan çiftçinin imdadına yetişir. Sebzelere zarar verir.
LODOS : İlçenin güneybatısından gelmektedir . Halk bu yele kabayel demektedir . Genellikle halk bu yeli sevmez. Buna ait halkın uydurmaları vardır: Kabayel, Poyraz'a demiş ki, "senin uğraşıp yaptığın sırça evleri ben hemen yok ettim".
BATI RÜZGARI: Tamamen batı yönünden eser. Sıcaktır insanın nefesini güçlendirir. Toprağın nemini birden bire kaçırır. Halk bu yeli sevmez. Senede bir defa ya eser ya esmez. Halk bu yele Samyeli der.

JEOLOJİK YAPISI:

Genel olarak bölge toprakları tetkike değer bir bünye göstermektedir. Denizli bölgesinde dahil olmak üzere bu yöre Aristokles zamanından beri Katakekavmene-"yanmış memleket" adıyla anılmaktadır. Bunun sebebi bölgenin batı kısımlarındaki suların sinter yapıp toprak üzerinde kireçlerini bırakmalarıdır. Buna güzel bir örnek PAMUKKALE verilir.

Sandıklı bölgesinde 3 tip toprak görülür. Bunlar; alüvyon topraklar, kahverengi topraklar ve iç ve dış püskürük kayalar üzerindeki

Ovalar tamamıyla açıktır. Buralarda dikenli bitkiler görülür. Akarsuların kenarlarında söğüt ve kavak ağaçları görünür. Sandıklı'nın bitki örtüsü ormanlardır. Ormanların en büyük düşmanları dağ keçileridir. Yazın Kumalar yaylasına göç eden Yörüklerin sayısız keçi sürülerine sahip oldukları düşünülürse tehlikenin büyüklüğü anlaşılır. Son yıllarda ağaç dikimine önem verilerek ormanlar genişletilmeye başlanmıştır.

topraklar.

 

İKLİMİ:

Sandıklı ilçesinin sıcak ve oldukça kurak yazları, soğuk kışları ile dikkat çeken bir iklimi vardır. Bu iklimi oluşturan neden, Sandıklı'nın İç Batı Anadolu eşiğinde olmasıdır. Sandıklı, Ege ve Akdeniz'e olan uzaklığı ile karasal iklime sahiptir. Ortalama sıcaklık Ocak ayında -3, Temmuz ayında +23 derecedir.

İlçede poyraz, lodos ve batı rüzgarı hüküm sürer.
POYRAZ:Doğudan gelene halk poyraz der.Kuzeydoğudan esen yele de kurupoyraz der. Poyraz hasatta bulunan çiftçinin imdadına yetişir. Sebzelere zarar verir.
LODOS : İlçenin güneybatısından gelmektedir . Halk bu yele kabayel demektedir . Genellikle halk bu yeli sevmez. Buna ait halkın uydurmaları vardır: Kabayel, Poyraz'a demiş ki, "senin uğraşıp yaptığın sırça evleri ben hemen yok ettim".
BATI RÜZGARI: Tamamen batı yönünden eser. Sıcaktır insanın nefesini güçlendirir. Toprağın nemini birden bire kaçırır. Halk bu yeli sevmez. Senede bir defa ya eser ya esmez. Halk bu yele Samyeli der.

 

1-RAMAZAN AYI VE DAVETLERİ : 

Ramazan ayında Sandıklı çok hareketli günler geçirir. Çoluk ÇOCUK genç , yaşlı ve esnafıyla iftara kadar çeşitli hazırlıklar ve alışverişler yapılır. Bu hazırlıkların başında çarşıdaki zevkle yapılan alışverişler gelir. Fırınlarda pide kuyrukları, manavlar ve seyyar arabalarda yeşillik ve sebze, kasaplardan kebaplık kıyma ve et, ayrıca bakkallardan iftar ve sahur için yapılan alışverişler çok hareketli ve renkli geçer. Bu alışverişlerle ilgili bir anıyı hatırlatırsak esnafımızın birisi iftarla ilgili alışverişini öğleden önce erkenden yapmış, bitirmiş. Akşam üstü bakmış iftar için herkes alışveriş edip evine yiyecek bir şeyler alıyor.esnafımızda iftarlık ve sahurluk lazım olan öğleden önce aldığı için tutmuş 3 tane at kırbacı almış evinin yolunu, karşısından gelen komşusu at kırbaçlarını görünce "komşum senin ne atın var nede araban bu at kırbaçlarını ne yapacaksın" diye sorunca, şöyle cevap almış; "ne yapayım baktım herkes bir şeyler alıyor bende duramadım, at kırbacı aldım" der. Buda gösteriyor ki herkes iftardan önce mutlaka evine bir şeyler alıp öyle gider. Ramazanda iftar ve sahur yemekleri ailelerin ve komşuların birlik ve beraberliğini güçlendiren, yaklaştıran en güzel anlardır. Komşular , akrabalar ve arkadaşlar arasında karşılıklı iftar davetleri yapılır. Ramazanda gelinle damat kız evine belirli zamanlarda iftar davetlerine gider. Aynı şekilde oğlan evi de, kız evini iftar davetine çağırır. Bu iftar yemekleri ailelerin birlik ve beraberliği güçlendirir, yaklaştırır. Ramazan ayının bir diğer güzelliği teravih namazları çoluk, çocuk ve yaşlı tüm Sandıklı halkının Camileri doldurduğu ve cami çıkışlarında kahvelerin dolup taştığı, çayların içildiği ve doyumsuz sohbetlerin yapıldığı çok önemli bir aydır.

2-ARİFE GÜNÜ KABİR ZİYARETİ : 

Ramazan ve kurban bayramlarından önce arife günü Sandıklı'da kabir ziyaretleri yapılır. İkindi namazında bütün camiler dolar taşar. İkindi namazı kılındıktan sonra cami çıkışı taksi, otobüs ve kamyonlarla genç yaşlı tüm Sandıklılılar akın akın kabir ziyareti yaparlar. Şehir mezarlığına gidenler yakın akraba ve arkadaşlarının mezarlarını tek tek ziyaret ederek çeşitli dualar okurlar. Bu gelenek yıllardır azalmadan, çoğalarak devam etmektedir.

3-BAYRAM ZİYARETLERİ:
 
Dini bayramlarımızdan, Ramazan ve Kurban bayramında, bayram yemekleri yapılır. Yemeklerden başka çeşitli tatlılar (kadayıf, ekmek kadayıfı, baklava, sütlaç vb.) yapılır. Köylerde ise bayram ekmeği denilen hazırlık yapılır. Bayram namazı kılındıktan sonra evlerde kahvaltılar edilir. Daha sonra aile arasındaki bayramlaşmanın ardından, akrabalar ve komşular arasında bayram ziyareti ve bayramlaşma bayramın bütün günlerinde davet eder. Ayrıca bayramın 1. veya 2. günü damat, gelini kız evine bayramlaşmak için bayram ziyareti yaparlar. Sandıklı'nın köylerinde ise bayram namazından sonra köy odalarında bayram ekmeği yenir ve bayramlaşma yapılır. Bayramın bütün günlerinde gündüz yapılan bayram ziyaretleri akşamlarında da devam eder. Çocuklar, gençler ve orta yaşlılar bayram ziyaretlerini yaparken, evin yaşlı kadın ve erkekleri bir yere gitmezler. Kendilerim ziyarete gelenleri beklerler, onlara çeşitli hediyeler (para, şeker vb.) verirler. Bayram ziyaretleri Sandıklımızın en köklü geleneklerindendir.

4-BAYRAM DAVETLERİ: 

Ramazan ve Kurban bayramının ilk günü sabahleyin gelinle damat kız evinde bayramlaşmak için giderler. Bir müddet kız evinde kaldıktan sonra oradan ayrılırken akşam yemeğe davet edilirler. Kız evinde akşamki bayram davetine gelin, damat, annesi babası ve tüm kardeşleri katılırlar. Bayram daveti iki ailenin birbiriyle kaynaşması ve yakınlaşmasını açısından çok önemlidir. Bu davetler iki ailenin durumuna göre bayramın diğer günlerine de alınabilmektedir. Bayram daveti Sandıklı köylerinde yıllardır devam eden çok yaygın bir gelenektir.

5-DOĞUM:

 Genç çiftlerin evlenmesinden belli bir süre geçtikten sonra her iki ailede bir doğum heyecanı başlar. Doğacak çocuğun kız mı yoksa erkek mi olacağı ve ne isim verileceği konusu iki aileyi de uzunca bir süre meşgul eder. Doğumdan önce gelin ve ailesi doğacak bebek için yoğun hazırlıklara girerler. Çocuk doğduktan sonra kız evi, doğum yapan kızlarına hediye olarak bir bilezik veya hediye alırlar. Kız evi damatlarına iç çamaşırı, gömlek, kazak, mendil, kravat ve çorap; ayrıca damadın anne ve babası ve kardeşlerine de uygun hediye alırlar. Çocuk doğunca kızın annesi eve pelte çorba götürür. Daha sonra oğlan evi çocuğun kırkı çıkmadan belirlenen uygun bir günde kız evini ve yakın akrabalarını ayrıca kendi yakınlarını doğduya çağırırlar. Kız evi hazırlamış olduğu eşyaları, bebeğin karyolasını ve yatak takımını sabah götürürler. Öğleden sonra da davetliler gelince çeşitli yemekler ve kuru yemişler yenir. Kız evininden gelenler bebeğe 2 kilo şeker üzerine de çember, talet, havlu, kazak, zıbın veya küçük altın koyarlar. Bazı aileler eğlence düzenlerken bazıları da mevlit okuturlar.

6-DİŞ DUZLAMA(DUZLAMA) 

:
Bebeğin ilk dişi çıktığı zaman düzenlenen törendir. Bebeğin ilk dişini gören kim olursa bebeğe giyecek elbise alır. Diş duzlaması oğlan evi tarafından buğday, nohut, fasulye (kuru), fındık, fıstık gibi çerezlerin ilave edilmesiyle yapılarak, komşulara ve yakın akrabalara dağıtılır. Diş duzlaması Sandıklı'nın en eski geleneklerindendir.

7-SÜNNET DÜĞÜNÜ : 

Sandıklı'da sünnet düğünleri, evlilik düğünleri gibi renkli ve güzel olur. Bir hafta önceden hazırlıklara başlanır. Sünnet çocuğunun karyolası hazırlanır ve sünnet elbisesi alınır.Yakın akraba ve komşulara davetiye dağıtılır veya haber verilir. Sünnet düğününden bir gün önce akşam olunca kına gecesi yapılır. Kına gecesinde genç kızlar ve kadınlar geç vakitlere kadar eğlenirler. Sabahleyin sünnet çocuğu giydirilir. Öğleye doğru davetliler gelmeye başlar. Gelen davetlilere şeker, lokum, kolonya ve sigara ikramı yapılır. 10 - 11 sıralarında süslenmiş bir arabaya bindirilen sünnet çocuğu, çalgılı veya çalgısız büyük bir araba konvoyu ile şehir içinde gezdirilir. Bazı aileler çocuğuyla veya faytonla da gezdirmektedirler. Gezdirme işi bitince öğleye doğru önceden hazırlanmış sünnet odasında çocuğun sünneti yapılır. Bu esnada gelen davetlilere takım adı verilen çorba, et, pilav ve tatlıdan meydana yemek verilir. Davetliler yemeği yedikten sonra sırayla sünnet odasına girerek hediyelerini verirler. Bu sırada çağrılan hocalar tarafından mevlidi şerif okunur. Erkek davetlilerin gitmesinden sonra takım adı verilen yemek kadınlara da verilir. Kadınlarında hediyelerini vermelerinden sonra sünnet düğünü sona ermiş olur.

8-GELİN CUMASI: 
Sandıklı'da genç çiftlerin evlenmesinden 1 veya 2 ay içinde gelin cuması dediğimiz kız evinin davetleri vardır. Cuma günü olunca gelin annesinin evine gider. Aksama kadar gelin orada kalır. Akşam işinden çıkan damadında gelmesiyle kız evinde cuma daveti yapılır. Bazen :bu davetlere damadın anne ve babası da katılırlar. Bu davetler yıllarca sürdüğü gibi 10-15 sene içinde azalarak devam etmektedir.

 

  SANDIKLI HÜDAİ KAPLICALARI    
 
 Hüdai Kaplıcası    Faydaları ve Tedavi    Kaplıcaya Ulaşım    Kaplıcada Konaklama
Kaplıcadan Genel Görünüm
Kaplıcadan Genel Görünüm

Termal Otel
Termal Otel'den Görünüm

Çamur banyosu
Meşhur Çamur Banyosu

Kardelen Çanur Banyoları
Kardelen Çamur Banyoları

Selçuklululardan Kalma Kükürtlü Hamamı
Selçuklululardan Kalma Kükürtlü Hamamı

Kaplıca ile ilgili ayrıntılı resimler FOTOĞRAFLAR bölümünde yer almaktadır.

Selçuklululardan Kalma Kükürtlü Hamamı





BİR EFSANE VE HÜDAİ KAPLICASI

"Yıllar önce krallığın birinde kral ve güzel kızı mutlu bir yaşam sürerlermiş. Ta ki bu güzel kız hasta olana dek bu mutluluk sürmüş. Kız hastalanmış ve vücudunun her yerinde yaralar çıkmış. Kral kızının hastalığının günden güne artmasına ve kızının acılar içinde kıvranmasına dayanamaz olmuş. Kral, bir gün askerlerini çağırmış ve kızını kimselerin yaşamadığı bir yere tüm ihtiyaçlarını karşılatarak bıraktırmış. Kız, yemyeşil, sıcak su akan bu derenin kenarında yaşamaya başlamış. Zamanla burada yaşayan hayvanlarla arkadaşlık kurmuş. Bir gün ayağı kırılan bir köpeğin, kırılan ayağını derenin kenarında çamurlara batırarak tedavi ettiğini gözlemiş. Köpek kısa bir süre içerisinde iyileşmiş. Buradaki sıcak çamurun faydalı olduğunu gören kız aynı çamuru tüm vücuduna sürmüş. Kızın hiç iyileşmeyen yaraları kısa bir sürede iyileşmiş."

Sandıklı Hüdai (Hüzai) Kaplıcaları Friglerden bugüne kadar insanlara yaklaşık iki bin yıldır şifa dağıtmaktadır. İlk Hıristiyanlık devrinde Koçhisar başpiskoposu Sen Mişel hastalıkları kaplıcada tedavi ederek mucize göstermiş bundan dolayı Hieropolis, mukaddes şehir sayılmıştır. Frigler döneminde ve daha sonraları da Afyon iline kaplıcalarından dolayı Şifalı Frigya denilmiştir. Bizanslılar döneminde önemini koruyan kaplıcada o dönemde yapılan hamam hala ayaktadır.

KAPLICANIN ÖZELLİKLERİ:

İklimi : Termal merkezdeki iklim koşulları karasal iklim ile Akdeniz iklimi arasındaki özellikleri göstermektedir. Yıllık ortalama sıcaklık 13.2 °C, en yüksek sıcaklık 39.6 °C ve en düşük sıcaklık ise -16.7 °C 'dir. Kışları soğuk ve kar yağışlı, bahar mevsimlerinde ılık ve yağmurlu, yazları ise sıcak ve yağışsızdır.

 

 


Termal Suyun Sıcaklığı : Sondaj kuyularından alınan termal suyun ortalama sıcaklığı 70 °C dir.

Ph Değeri : 6,3 - 6,9

Toplam Mineralizasyon : 1952-2458 mg/lt.

Fiziko-Kimyasal Özellikler : Termal sular "sodyum, kalsiyum sülfat, bikarbonatlı termal sular" sınıfına girmektedir. Bu sular aynı zamanda 4 mg/lt fluorür, 332 mg/lt karbondioksit içermekte olup radyoaktif özelliğe sahiptir.

Yunus Emre
Yunus Emre'nin temsili resmi

Yunus Emre Türbesi
Yunus Emre'nin Sandıklı'da bulunan mezarı

Yunus Emre Türbesi
Türbeden bir görünüm...

Yunus Emre Türbesi 

bürünmüş kış günü türbeden bir manzara

Yunus'u Anma Töreni
Yunus Emre'yi Anma Töreninde insanlarımız



Gözüm açık gider seni görmeden
Kırklar dergah kurmuş bakar türbeden
Yunus; himmet eyler Yunus Emre'den
Baldır, kaymaktandır dillerin senin

Yunus Emre


Yunus Emre



Yunus Emre

YUNUS EMRE VE HAYATI:

...Yaradılanı hoş gör, Yaradan'dan ötürü...

Türk halk şairlerinin tartışmasız öncüsü olan ve Türk'ün İslam'a bakışını Türk dilinin tüm sadelik ve güzelliğiyle ortaya koyan Yunus Emre, sevgiyi felsefe haline getirmiş örnek bir insandır. 82 yıl yaşayan Yunus, ömrü boyunca cahillikten nefret edip; aşkı, barışı, sevgiyi, hoşgörüyü ve güzelliği savunmuş bir erendir. O'nun özü ilim ve hakikattir.

Yaklaşık 700 yıldır Türk milleti tarafından dilden dile aktarılmış, türkü ve ilahilere söz olmuş, yer yer atasözü misali dilden dile dolaşmış mısralarıyla Yunus Emre, Türk kültür ve medeniyetinin oluşumuna büyük katkılar sağlamış bir gönül adamıdır.

      Bir garip öldü diyeler,
      Üç gün sonra duyalar.
      Soğuk su ile yuyalar,
      Şöyle garip bencileyin.

diyen Yunus, belki de doğduğu ve yaşadığı topraklardan çok uzaklarda bu dünyadan göçüp gittiğini anlatmak istemektedir.

Türkiye'nin pek çok yerinde Yunus Emre'nin mezarı olduğu iddia edilen pek çok mezar ve türbe vardır. Ancak Yunus Emre'nin kabri Sandıklı ilçemizde eski ismi Çayköy olan Yunus Emre mahallesindedir. Burada Yunus Emre'ye ve hocası yani şeyhi Tapduk Emre'ye ait mezar iki dere arasında yer almaktadır. Zaten Yunus emre'nin kabrinin şeyhi tabduk Emre'nin kabri yakınında olması O'nun vasiyeti üzerine gerçekleşmiştir. "Ko beni yatayım, Şeyh eşiğinde, dönmesin şeyhimden yana döneyim." diyen Yunus buna işaret etmektedir.

Bazı belgeler, Yunus Emre'nin asıl mezarının Karaman veya Sarıköy'de olduğuna işaret etmektedir. Nitekim, 1970'li yılların başında Sarıköy'deki mezarın Yunus'a ait olduğuna kesin gözüyle bakılarak bu köye Yunus Emre adı verildi ve oradaki bir bahçe içine anıt dikildi. 1980'li yıllarda ise, 1350'de yapılmış olan Karaman'daki Yunus Emre Camii'nin yanındaki mezarın onun gerçek mezarı olduğu iddia edildi.

Yunus Emre'nin yurdumuzun bir çok şehrinde ona ait olduğu söylenen makamlarının olması O'nun Türkler tarafından ne kadar sevildiği ve benimsendiğinin çarpıcı bir örneğidir. Gerçekten de halktan biri olan Yunus Emre, halkın değer, duygu ve düşüncelerini dile getirişi itibariyle tarihimizin en halkla barışık aydınlarından biri olma özelliğine sahiptir.

Türk tasavvufunun dilde ve şiirde kurucusu olan Yunus Emre'nin şiirlerinde ahlak, hikmet, din, aşk gibi konuların hemen hepsi tasavvuftan çıkar ve tasavvuf görüşü çerçevesinde bir yere oturtulur.

Mısralarında eğitici ve bilgi verici ahlak telkinlerinde bulunan Yunus Emre, "gönül kırmamak" konusuna ayrı bir önem verir ve "üstün bir değer" olarak şiirlerinde bu konuyu özenle işler.

Bu arada Yunus Emre'yi öne çıkaran bir başka önemli özelliği de, şiirlerinde işlediği konuları ve telkinleri bizzat kendi hayatında uygulamasıdır. "Din tamam olunca doğar muhabbet" diyen Yunus, İslam'ın sabır, kanaat, hoşgörürlük, cömertlik, iyilik, fazilet değerlerini benimsemeyi telkin eder.

Yunus'un sanat anlayışı, dini ve milli değerleri bağdaştırdığı mısralarında kendini gösterir; millileşen tasavvufa, Türkçe'nin en güzel ve en güçlü özelliklerini kullanarak tercüman olur. Gerçekten de 11,12 ve 13. asırlarda Türkistan ve Anadolu Türkleri arasında çok yayılan tasavvufun Türk şairleri arasında iki büyük sözcüsü vardır: Türkistan'da Ahmet Yesevi, Anadolu'da Yunus Emre...

Yunus Emre'nin tasavvuf anlayışında dervişlik olgunluktur, aşktır; Allah katında kabul görmektir; nefsini yenmek, iradeyi eritmektir; kavgaya, nifaka, gösterişe, hamlığa, riyaya, düşmanlığa, şekilciliğe karşı çıkmaktır.

Yunus Emre aynı zamanda bütün insanlığa hitap eden büyük şairlerdendir. Bu anlamda Mevlana'nın bir benzeridir. O'nun Mevlana kadar çok tanınmayışı ise, bir yandan kullandığı dil olan Türkçe'nin Batı'da Farsça kadar bilinmemesi, öte yandan da Türk aydınlarının O'nu ihmal etmesindendir. Yunus'taki insanlık sevgisi, neredeyse kendisiyle özdeşleşmiş "sevgi felsefesi"nin bir parçası ve hatta sonucudur. Nitekim Yunus'un insan sevgisini ilahi sevgi ile nasıl bağdaştırdığını gösteren en çarpıcı mısralarından birisi "Yaradılanı hoş gör / Yaradan'dan ötürü"dür.

Yunus Emre'ye göre insanlar, din, mezhep, ırk, millet, renk, mevki, sınıf farkı gözetilmeksizin sevilmeyi hak etmektedirler. Madem ki insanoğlu ruh yönüyle Allah'tan gelmektedir; öyleyse insanlar hiçbir şekilde birbirlerinden bu anlamda ayrılamazlar.

Yaşadığı çağın gerçekleri göz önünde bulundurulduğunda Yunus'un bir başka önemli tarafı ortaya çıkar: Yunus Emre, hükümetsizlik içinde çalkalanan ve Moğol istilaları ile mahvolan Anadolu topraklarında ortaya çıkan sapık batınî cereyanların hiçbirine kapılmadığı gibi, bu akımların Türklerin bütünlüğüne zarar vermesi tehlikesi karşısında da engelleyici bir rol üstlenmiştir. Bu bakımdan bakıldığında Yunus Emre, hem Türk şiirinin kurucusu, hem de milli birliğin önemli tutkallarından biridir. Yunus Emre, kelimenin tam anlamıyla "milli bir sanatçı"dır. Tıpkı, Nasrettin Hoca, Köroğlu, Dadaloğlu veya Karacaoğlan gibi...

YunuS Emre'nin şiirlerinde en fazla işlenmiş temalar; İlahi aşk, Din, Ahlak, Gurbet, Tabiat, Ölüm ve Faniliktir. Özetle; Yunus Emre, Türk milletinin içinden çıkmış, onu anlamış ve anlatmış, yazdığı Oğuz lehçesinin konuşulduğu bölgelerde 7 asır boyunca şiirleri dilden dile dolaşmış milli ve büyük bir şairdir.

ESERLERİ:
Ölümünden yüzyıllar sonra basılan iki eseri mevcuttur:
(1) Divan
(2) Risaletü'n-Nushiye.



Belediye Meydanı


Belediye Meydanı


Belediye Meydanı

Belediye Meydanı

Belediye Meydanı

çarşı


Uzunçarşı


Esnaf


Sandıklı'ya bakış

 
  sitemizi bu gün 19 ziyaretçi (28 klik) ziyaret etti  
 
Web Stats Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol